derinlik
Dikkat çok fena copy/past içerir!
3 Ekim 2011 Pazartesi
Heidegger
MARTİN HEİDEGGER
(1889-1976)
HAYATI
Varoluşçu felsefenin
önde gelen isimlerinden biri olarak bilinen Alman filozof 1889'da
Baden
eyaletinde doğdu. Çocukluğundan itibaren dine ve felsefeye eğilimli biri olarak yetişti.
Ailevi durumları iyi olmadığı için kilise tarafından okutuluyor ileride kiliseye hizmet etmesi şartıyla, yani papaz olması gerekiyor. Teoloji okuyor ve buradan başlıyor felsefeyle sorgulamayla ilişkisi.
1923'te
Marburg Üniversitesi
'nde profesör oldu.
1927 yılında "
Varlık ve Zaman
" yayımlandı ve yayımlanışından itibaren yalnızca varoluşçu felsefe açısından değil, 20.yüzyıldaki bir bütün felsefe tartışmaları bağlamında bir şekilde etkili oldu. 1933 yılından itibaren
Naziler
'in iktidara gelmesiyle birlikte Heidegger Nazilere katıldı. Bu dönemde Freiburg Üniversitesinde rektör oldu. Heidegger'in bu dönem boyunca izlediği politika her zaman tartışma konusu olmuş ve onun çalışmalarının değerlendirilmesine gölgeler düşürmüştür.
.
Kendi oluşturduğu terimler var, bir filofozu anlamak için kendi dilinden irdelemelisiniz diyor.Nazilere katılmasını “verilmiş sözler var” olarak açıklıyor.
Nazi ideolojisinden taraf olmanın bir seçim değil zorunluluk olduğunu ve Martin Heidegger’in de bu zorunluluğa kapıldığını iddia edenler de var.
Nazi döneminde rektör olarak görev yapıyor ve
hiçbir zaman Yahudilere karşı yapılan eylemlere katılmıyor ve üniversitede de bunlara izin vermiyor.
Politikaya boş bir uğraş olarak bakıyor ancak politikaya dahil oluyor ya da olmak olmak zorunda kalıyor.Daha sonra nasyonel sosyalist parti ile bağ kuruyor.Ölüm, zamansallık, özgürlük, dil gibi kavramları ele alıyor.
FELSEFESİ
Felsefe-dışı sayılan pek çok kavramı felsefeye taşıdı ve varoluşçu felsefecilerde görülen tarzda analizlere yöneldi ve bunları derinleştirdi.
Kaygı
,
sıkıntı
,
merak
,
ölüm
,
korku
gibi terimleri felsefe düzlemine taşıdı. Fenomenolojiyi
Varlık
sorunu bağlamında yeniden yorumladı ve kullandı.
Heidegger'ın varoluşçu düşüncesine göre, insan bu dünyaya öylece
bırakılmıştır
. Bu
bırakılmışlık
fikri birkaç yönden varoluşçu felsefenin temel argümanlarını sürdürür ve derinleştirir. Varoluşa bırakılmışlığı ile insan kendi varlık'ını oluşturma özgürlüğüne zorunlu olarak bırakılmıştir aslında. Ama
başlangıçta
, bırakılışın kendisi bir özgürlük yokluğudur -
sondaki
ölümün kaçınılamazlığı gibi.
Heidegger, yapısalcılığa benzer ama başka bağlamlarda
Dil
konusunu felsefeye temel bir kategori olarak sokmuştur. Onun bütün felsefi kategorileri
dil
dolayımıyla işlerlik kazanır.
Heidegger’e göre varlık bilinenin aksine kavramların en
karanlık olanıdır.
Var olan
herhangi bir var olan olmayıp, soruyu soran olarak
bizleriz yani buradaki var olan kişinin kendisidir.
Bu durumda varlığın anlamına dair soruyu şeffaf
olarak formüle edebilmek için, bizden önce bir varolanın
(Dasein’ın) kendi varlığı bakımından uygun bir biçimde
açığa kavuşturulması gerekmektedir.
Her insan endişeyi tanır. Günlük hayat
ondan kaçar
onu maskeler. Kararlı hayat ise onu bekler. Demek ki kararlı hayat için
açık görüşlülük
hatta kahramanlık gereklidir. Kahramanlığa erişmiş olan insan görür ki
insan varlığı:
a) Tasa 'lıdır
yani daima tehlikede
daima "bahis konusu"dur ve belki hiçbir zaman erişemeyeceği mümkünlere yönelmektedir.
b) Olumsaldır (Kontingent)
yani olmayalir'dir. Çünkü Hiç'in kendisini kalbinde taşımaktadır.
c) Kabahatli 'dir. Normal anlamda kabahatli değil
fakat metafizik alemle doludur. Yani insan sonlu bir varlık olduğunun bilgisini bir yaşantı olarak içinde taşır. Kararlı hayatı seçmiş olan insan için
sakin olmak olanaksızdır. O
zorunlu olarak mutsuz bir varlıktır.
Heidegger'de de
Kierkegaard'da olduğu gibi
bir türlü öznel kategoriler vardır
şu kadar ki o Kierkegaard gibi bunlara kategori denemez. Bu kategoriler şunlardır:
1) Acuna atılmış olmak
Acunda olmak (Geworfenheit: - İn der Veltsein). Bununla dış acunun varlığı sorunu kasdedilmiş değildir. Bu sorun Heidegger'e göre uydurma bir sorundur ve onu günlük yaşamın üst derecesi gerçek bir sorun sayabilir. Fakat insan gene de
varlık olarak
bir acunla ilişkide bulunan bir varlıktır
ama bu lişiki
günlük yaşamın sandığı gibi bir uzay ilişkisi değil
ontolojik bir ilişki
varlıkbilim ilişkisidir. Yani onun acunla ilişkide olması
onun varlığını oluşturan bir öğedir. Acunda bulunmaklığımız
duyarlığımızın kaynağıdır. İşte Almanca Desein sözcüğündeki da (burada) nın anlamı budur. Acuna atılmış olanın nedeni nedir? Bunun nedeni yoktur. Biz salt bir rastlantı sonucu bu acuna atılmışızdır.
2)Ölüm: Ölüm öyle bir varolma tarzıdır ki
insan onu doğar doğmaz üzerine alır. Ölüm varlığın tümüdür. İnsanın bir takım olanaklara doğru atılımlarda bulunduğunu gördük. Ölüm
bu atılımlar toplamının altına çizgiyi çeker
fakat varlığı da ortadan kaldırır. İnsan
ölüme en yüksek olanayağa yönelmiş olarak yönelmiştir. (Heidegger'in deyimi ile zum-Tode-sein). Ölümün de nedeni yoktur
O
sadece bir olaydır. İnsan bu olayı kabul eder
fakat yapay olarak ona sebebiyet veremez (Freiheit zum Tode).
3)Zamansallık (Zeitlichkeit): İnsan zamansal bir varlıktır. Buradaki zaman
fizik zaman değil
ontolojik zamandır. Yani insan
zaman içinde değildir
zamansallaşma sürecinin ta kendisidir. Bu zamansallığı şöyle anlamamız gerekir: İnsan etkin olarak dağılan varlıktır
daha doğrusu varlığın etkin olarak dağılmasıdır. İşte bu etkin dağılma
zamansallıktır. Ve bu varlık
tabiatı gereğince
kendisinin dışına çıkar (ausser-sich-sein)
vecd(extase) haline girer. Burada da extase
sözcüğün sözlük anlamında
ex-tase (dışa koyma) olarak anılmıştır.
4) Özgürlük:
a) İnsan acuna atılmış olmasını ve ölümü
yani halini
üzerine almaya
kabullenmeye hazırdır
b) İnsan geçmişe bakarak
gelecekteki olanakları seçmekte özgürdür.
Tasa ve iç daralması, varlığa erişmek için bir ip ucudur. İç daralmasında insan, yokluğu ve yokluktan ayrılan varlığı kavrar.
Her an yokluğa gidebileceğini duyar. Heidegger’e göre her şey insan içindir. Bitkiler ,hayvanlar ve tüm dünya insan içindir.
Ahlak ya da doğrulukta insan içindir, insan göredir genel doğru yoktur.
SÖZLERİ
"Saatten zaman konusunda ne öğreniriz"
Dil varolmanın evidir.
“Ölüm,her bir bireyin onu bir başkasına geçirme gibi bir imkan olmaksızın kendi başına karşılaması gereken tekil bir deneyimdir.”
”Yaşamak rasyonel yoldan temellendirilemez”
”Korku Hiçi açığa çıkarır”
“Özet faşizanlıktır.”
“
Ölüm varlığın tümüdür.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sonraki Kayıt
Önceki Kayıt
Ana Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder