3 Ekim 2011 Pazartesi

Kas hücreleri bölünme yeteneğine sahip midir ?

Bu konudaki yerleşmiş bilgi, bölünemeyecekleri yolunda. Daha çok iç

organların yapısında görülen ve istemsiz olarak çalışan "düz kaslar", gelişme sırasında bölünerek çoğalır ve gelişme tamamlandıktan sonra çok ender olarak bölünürler. Gelişkin kas hücreleriyse yenilenmeden yaşamlarını çok uzun süre devam ettirebilirler. Zedelenme durumundaysa,

doku kaybı, büyük ölçüde bağ dokusu hücrelerinin çoğalmasıyla karşılanmaya çalışılır.



İsteğimizle çalışan iskelet kaslarında da benzer bir durum var. Gelişme sırasında bölünerek çoğalan kas hücreleri, kaynaşma sonucunda çok çekirdekli hücreler haline gelir. Gelişkin lifler (hücreler) artık bölünemez. Gelişkinde iskelet kaslarının büyümesi, hücre çoğalmasından değil, mevcut hücrelerdeki hacim artışından kaynaklı. Ancak belli ölçüde de olsa, hücre artışı var. Bu görevi üstlenen hücreler, yine bağ dokuda yer alan öncül hücreler. Doku kaybı, hasar ya da başka bir etkiyle etkinleşen bu hücreler hızla çoğalarak, hem birbirleriyle, hem var olan kas hücreleriyle kaynaşan hücrelere (miyoblast: kas hücresinin köken aldığı ilk hücreler) dönüşüyorlar.



Ancak hem düz kas hem de iskelet kası hücrelerinin, geliştikten sonra da bölünerek çoğalabildiklerine ilişkin bulgular da yavaş yavaş birikmekte.



Zeynep Tozar


Kaynak: Tübitak

Sevgili İnsanlık!

Sevgili İnsanlık!
Bir çocuk masumiyetiyle bir kez daha “elma” diyoruz.
Ne olur çık artık!

Arifhan AKPINAR - İyilere Mektuplar

Kapitalizm ile ilgili ünlü düşünce/söz-ler

"kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser."- karl marx

ismet özel'in tarifiyle, kapitalizmle yaşamak bisiklete binmek gibidir. durursanız düşersiniz. ama o da düşer
"allah; çarşıda, pazarda, dükkanda birbiriyle hoşbeş eden, helalleşen, kucaklaşan, birbirine hayırlı olsun, allah bereket versin diyenlerin yanındadır. bu, da doğu’da, bizde olan alışveriş tarzıdır. kapitalizmin alışveriş, satış, kar, fiyatlandırma, ücretlendirme, indirim, rekabet... işlemleri, kapitalist ticaret allah’sız bir ilişki biçimidir."

nihat genç
"kapitalizm denen toplum düzeyinde,toprak,fabrikalar,makinalar vb bir avuç toprak ağasının ve kapitalistin elinde toplanmıştır,halk yığınlarının ise hiç yada hemen hemen hiç mülkiyetleri yoktur ve bu yüzden,ücret karşılığında çalışmaları gerekmektedir"
grevler üstüne,vladimir ilic lenin

"iktidarın kitlelerin kederine ihtiyacı vardır" - baruch spinoza

"insanlar ya komunist olarak doğarlar ya da faşist; ama kapitalist olarak ölürler" 

zizek der ki;
"dünyadaki insanlar, dünyanın bir gök taşı çarpması sonucu yok olabileceğine kolay bir şekilde inanabiliyor, ama kapitalizmin yıkılabileceğini akıllarına dahi getirmiyorlar."

"ben sizin tekrar putlara tapmanızdan korkmuyorum, dünyaya tapmanızdan korkuyorum" -hz. Muhammed

"çok uluslu şirketlerin 4 inekten elde edilebilecek sütü 2 inekten almaya çalışması ve diğer 2 ineği satıp sermaye artırması, akabinde ineklerden birinin aşırı yükleme sonucu ölmesi ve şirketin ineğin ölümünü anlamak için bir danışmanlık şirketine tonla para bayılması."

"şu anda dünyada gördüğümüz kapitalizm, büyük tekellerin, eksik rekabetin, çok uluslu şirketlerin belirleyici olduğu bir yapı. böyle bir görünüm altında piyasalara tam yetki vermek, onları başıboş bırakmak, kuzuları kurtlara, aç aslanlara teslim etmek demektir. bu gerçeğin anlaşılması zaman alacaktır. bu, uzun ve acı bir ders olacaktır. fakat gerçek budur. dünya ekonomisi artık mevcut ticaret kalıpları ile çalışmasını sürdüremez"

"kapitalizm öyle bir şey ki, kâr nerdeyse orda. şimdi marks t-shirtlerde, bardaklarda, posterlerde. nerede kâr imkânı varsa orda. kitapçılar da alelacele kitaplarını satışa veriyor. marks’ın dediği gibi, ‘kapitalizm kendi mezar kazıcılarını üretiyor"
erinç yeldan


ümit kıvanç şöyle tanımlamış geçen gün: "erken aşamalardaki zora dayalı tarihini atlayarak, kapitalizmi kısaca şöyle özetleyebiliriz sanırım: insanların büyük çoğunluğunu kıt kanaat geçinmek zorunda bırakırsın. bunlar düzenli aylık ücret karşılığı her işi yapmaya hazır hale gelirler. kalabalık bir grubu dışarıda bırakırsın. işsiz ve amaçsız kalırlar. çalışanlara sürekli bunları gösterip, “şu koşullarda çalışmazsanız sizi atar bunları alırım” dersiniz. razı olurlar. tıkarsın korkunç mekânlara, dikersin başlarına işbirlikçilerini, bunların gözetiminde sabahtan akşama olmadık ruh kurutucu, zihin köreltici işleri yaparlar. ay sonunda, kendilerini bu durumdan kurtarmaya asla yetmeyecek ölçüde bir harçlık tutuşturursun ellerine, tamamdır."

sonra da eklemiş: "kapitalizm vicdanı iptal edenin girebildiği sevimli bir sahil kasabasıdır." http://www.taraf.com.tr/makale/7359.htm



"kapitalist toplum o kadar kötü örgütlenmiştir ki, çeşitli üyeleri acı çekmektedirler: aynen nasıl ki bedeninizin bir yerinde ağrınız varsa, tüm bedeniniz ağrır ve hasta olursunuz... benzer şekilde bir örgütün ya da bir birliğin tek bir üyesi bile ayrımcılıktan, baskı altında tutulmaktan veya göz ardı edilmekten muaf olmaz. bunu yapmak, ağrıyan dişinizi göz ardı etmek demektir : sonunda da tamamı ile hasta olursunuz."

(bkz: alexander berkman)


"bir ülkede fakirlerin bebeklerinin içeceği sütü, zenginlerin köpekleri içiyorsa o ülkede kapitalizm hakimdir.."
paul samuelson

Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama bir çoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu...
Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk.

- Kürk Mantolu Madonna -

Ülkenin, farklı şehirleriydik...
Ben sürgün yeri, sen başkent...
İlk isyan he
p sende başlardı.
Cezasını çekmek hep bana kalırdı...
                        


                                 CAN YÜCEL

noktanın sonuna kadar

noktanın sonuna kadar
bir sinir bir can yanmasıyla
bir parçamı
bir demir mengeneye
koyup sıkmak istiyorum mu nedir
dilimi

bir acı mı ne gerek
öyle uykum var ki
öyle istiyorum ki

o içinden marşandizler
şimşek gibi fırlayan
şehirde hemen
hat boyunda ilk tahta evde
derin yatakta
her an çığlıklarıyla
uyuyayım kıyametler
bir ejder geçsin
öyle tanıdığım
öyle canımın içinde

durup gelmeyince
morfin gibi arıyorum direnmeni
iğne üzerinde yüzün gelip
kuşatmıştı beni
ama düşündükçe korkmak
yüzünle geldiğini

ve bunları elbette çabucak geçelim sevgilim
                                   c. zarifoğlu

Koşan Hayatlar

Koşan Hayatlar

Koşmak; bir nevi ivedilik hali.. Kimi zaman madalya içindir bir koşu. Büyük bir galibiyet getirecektir. Kimisi bir yere yetişebilme amacıyla kimileri bir şeyden kaçmak için hızla giderler. Açık hava ya da dönüp duran bir bant üzerinde sağlık koşuları var bir de ama benim ilgilendiğim bunlar değil elbet.. Dıştan anlamsız içten anlamlı, rüzgara yön verenler benim anlatacaklarım.. Amok koşucusu mesela… Amok krizi esnasında eline geçirdiği herhangi bir kesici ya da öldürücü aletle gözü dönmüş bir şekilde koşmaya başlar. Karşısına çıkan her bir kişiyi öldürür ya da yaralar. Bir çeşit cinnet hali olarak nitelenen bu durum sonucunda amok koşucusu ölür ya da öldürülür. Tropik yerlerde görülen bu hastalığa yakalanmış kişiyi görenler, diğer insanların bir an önce koşucunun önünden çekilip uzaklaşmaları için amok amok! diye bağırır. Stefan Zweig’in bir eserine konu olmuştur bu hastalık. Hindistan’da görev yapan Avrupalı genç bir doktor bir tutku sonucu amok koşucusuna dönüşecektir. Amok koşucusu dünyada artan vahşeti ve insanlığın kötüye gidişini simgeler.

 Bir Winston Groom eserinin filme de uyarlanmış kahramanı durmaksızın koşan Forest Gump . Sıradan bir yaşam süren Öfkesiz ve saf bir karakter olan Forrest sistemi sorgulamaz inançla ve itaatle pek çok şeyin üstesinden gelir.. Zeka seviyesi düşük olduğu için devlet okullarına bile girmekte zorlanan Forrest akla mantığa sığmayan başarılara imza atar. Hayatı bir kutu çikolataya benzeten Oscar ödüllü filmde amaçsız görünen kahraman amacına şaşırtıcı şekillerde ulaşır. İyiliğin önündeki engeller durmaksızın koşularak aşılır. “Hayat bir çikolata kutusu gibidir ne alacağını asla bilemezsin.”Run Forrest Run!

 

Bir başka koşucu ise Lola Rennt. Alman yapımı bir çok festivalden ödül toplamış filmde sevgilisini mafyanın elinden kurtarabilmesi için zamanla yarışarak koşması gerekir Lola’nın. İnanmak ve birlikte inanmak üzerinden bakarlar hayata. Detaylarda gizlidir hayat. Ufak bir ayrıntı her şeyi değiştirebilir bazen.